Türk Bir Korsanı Barbaros Hayreddin Paşa

108 İzlenme


Akdeniz’in Fatihi Hızır Reisin, nam-ı diğer Barbaros Hayreddin Paşa’nın hayatını sizler için ele aldık. Barbaros ve Hayreddin lakaplarını nasıl aldı, eskiden kötü biri miydi? bu gibi bir çok sorunun cevabının bulunduğu bu videoyu sizler için derledik:

Dönemin Hristiyan lideri Papa, ordusunu şu sözlerle uyardı:
İstanbul fethedilmiş,
Fatih Sultan Mehmet bir çağ kapatıp yeni bir çağ açmıştı.
Osmanlı karada gücünü göstermiş
artık hakim olması gereken başka yerler de vardı.
Denizler…
Hedefse: Akdeniz ve bunu o dönemde yapabilecek tek kişi var:
Kanuni’den bile meşhur olan biri.
Aynı zamanda 5 dil bilen bir korsan.
Nam-ı diğer: Kaptan-ı Derya.
Denizlerin Fatihi Barbaros Hayrettin paşa.
Korsan demem sizi biraz şaşırtmış olabilir.
O konuya birazdan geleceğiz.
Önce Barbaros’un yani Hızır Reis’in aile hayatına bir bakalım çünkü hikaye buradan başlıyor.
Hızır Reis’in ağabeysi Oruç Reis
gençliğinde gemiciliği ve deniz ticaretini çok iyi öğrenmişti.
Cesareti, zekası ve girişimciliğiyle kısa zamanda bir gemi sahibi olmuştu.
O dönemde Müslümanlara baskı kuran bir devlet vardı:
İspanya.
Barbaros kardeşler İspanyollarla büyük savaşlara girmeye başladı.
Kısa sürede de Cezayir’i ele geçirdi.
Oruç Reis artık sadece bir denizci değil
aynı zamanda Cezayir Hükümdarı olmuştu
fakat bu sadece 1 sene sürmüştü.
Çünkü İspanyollar, ertesi yıl Cezayir’i almak için
bazı yerlilerle birleşerek saldırıya geçti.
Bu savaşta Hızır Reis ağabeyleri olan İshak ve Oruç Reis’i şehit vermişti.
İshak ve Oruç Reis’in hikayesi burada son buldu
fakat bazı sonlar yeni bir hikayenin başlangıcıdır.
Yapılan bu savaştan sonra
ağır darbe yiyen Hızır Reis’in bir planı vardı.
Ne olursa olsun düşmanın eline vermedikleri Cezayir’in başına geçti
ve dönemin padişahı Yavuz Sultan Selim adına para bastırıp hutbe okutarak
ona bağlılığını bildirdi.
Yavuz Sultan Selim de Hızır Reis’i Cezayir Beylerbeyliği’ne atayarak koruması altına aldı.
Yavuz Sultan Selim, Hızır Reis’e Osmanlı Devleti’ne yaptığı hizmetinden dolayı
Dinin Hayırlısı anlamına gelen
Hayrettin adını verdi.
Peki Hızır Reis’e “Barbaros” ismi nereden geldi?
Aslında Barbaros ismi, ağabeyi Oruç Bey’e aitti.
Bu isim sakallarının kızıllığından dolayı
İtalyanca “Kızıl sakal” anlamına gelen
Barba rossa dan gelmişti
ancak onun ölümünden sonra kendisine de bu isimle hitap edilince
Barbaros Hayrettin olmuştu.
Barbaros Hayrettin Paşa gerçekten korsan mıydı?
Eskiden kötü biri miydi Hızır Reis?
Hayır,
aksine Türk ve Müslüman korsanlar, bildiğimiz talan ve yağma yapan deniz haydutları gibi değildi.
Bunlar karadaki akıncıların denizdeki karşılığı olan deniz akıncılarıydılar
yani denizde düşman gemilerini takip eder,
Müslümanlarla uğraşan Hristiyan ülkelerin sahillerini vurur
onların deniz kuvvetlerini tesirsiz hale getirirlerdi.
Barbaros Hayrettin Paşa ilim sahibi, cesur bir komutandı.
Ömrü denizlerde geçtiğinden
…gibi Akdeniz dillerini çok iyi bilirdi.
O zamanlarda Akdeniz’de fırtına estirmeye devam ediyor;
yeni yerler fethedip, ganimetler topluyordu.
Diğer yandan büyük fetihler yapan Osmanlı Devleti karada olan gücünü herkese göstermiş
sırada ise Akdeniz’deki hedefine ulaşmak vardı.
Avrupa’nın en büyük ve güçlü olan devleti İspanya’ya karşı
denizlerde fetihleri sürdürmek istiyordu
ve Yavuz Selim’in yerine tahta geçen Kanuni, Barbaros Hayrettin’i İstanbul’a davet etti.
Çünkü Barbaros denizleri iyi bile uzun yıllar İspanya’ya karşı savaşmış
ve onları yakından tanıyan bir kaptandı.
Barbaros’un İstanbul’a gidip Osmanlı Devleti’ne tabi olacağı haberi
Avrupa’yı ve özellikle de İspanya kralını çok tedirgin ettirmişti.
Çünkü Barbaros Hristiyanlara vermiş olduğu mücadeleden dolayı
Akdeniz’i avcunun içi gibi biliyordu.
Papa orduya şöyle seslendi:
İşte bu yüzden Barbaros’un Sultan Süleyman’ın saflarına girecek olması
tüm dengelerin değişmesi demekti.
Bu dönemde Akdeniz dünyasında Barbaros adeta Kanuni’den bile meşhurdu.
Barbaros Hayrettin Paşa İstanbul’a gelir ve Sultan Süleyman’ın huzuruna girer
Böylece Osmanlı’nın ilk kaptanı olma şerefine nail olur.
Barbaros, Kaptan-ı Derya olurken o dönemde yaşayan efsane bir isim daha vardır.
İlk Dünya haritasını çizen ve Derya Sancakbeyi yani Tüm Amiral unvanı olan Piri Reis.
Evet, Piri Reis de o dönemde yaşamış
ve Barbaros Kardeşler ile birçok sefere katılıp zaferler kazanmıştır.
Yazdığı Kitab-ı Bahriye Kılavuzu dünya denizcilik tarihine bırakılmış
her kaptanın kullandığı önemli bir eserdir.
Barbaros Hayrettin Paşa bu dönemde güçlü Osmanlı donanmasıyla Akdeniz’e açılmış,
İtalya kıyılarını vurmuş ve Ege Denizi’ndeki Venedik Adaları’nı Omanlı topraklarına katmıştı.
Rüzgar gibi, fırtına gibi girdiği her yerde düşmanlarını yerle bir ediyordu.
Osmanlı’nın bu ilerleyişi artık durdurulmak isteniyordu.
Bu yüzden İspanya, Papalık ve Avusturya arasında bir ittifak kuruldu.
Bu ittifaka Venedik, Portekiz, Malta ve Ceneviz’in katılmasından sonra
Andrea Doria kumandasında büyük bir Hristiyan donanması meydana getirildi.
Buna “Kutsal İttifak Donanması” adı verilmişti.
Yani Barbaros’a “Dur!” diyecek Haçlı Donanması artık kurulmuştu
ve tüm dengeleri değiştirecek olan dünya tarihinin kayıtlarına geçecek,
Türk tarihinin en büyük deniz savaşı artık başlamak üzereydi.
Preveze Deniz Savaşı için tüm hazırlıklar yapıldı.
Korfu’da toplanmaya başlayan Haçlı donanması
Narda Körfezi’nin Kuzey girişindeki Preveze Kalesi’ni kuşatmıştı.
Bunu haber alan Barbaros Hayrettin Paşa,
Turgut Reis kumandasında 20 gemilik bir gönüllü filosunu öncü olarak yolladı.
Turgut Reis Zenta sularında 40 gemilik bir düşman filosuyla karşılaştı
ve durumu Barbaros’a bildirdi.
Ertesi gün yeniden Preveze açıklarında demirleyen kutsal birlik donanmasının
bazı kaynaklara göre 600 küsur savaş gemisi ve 60.000 askeri bulunuyordu.
Barbaros Hayrettin Paşa’nın komutası altındaysa 122 savaş gemisi ve 20.000 civarında askeri vardı.
Bu ezici üstünlüğe karşı gelmek için olağan üstü bir strateji düşünmeliydi.
Osmanlı Donanması düşman donanmasının 1/3′ iydi
fakat şman edenler için 60.000 sadece bir sayıydı.
Çünkü onlar
“Nice az birlik vardır ki Allah’ın izniyle sayıca çok birliği yenmişlerdir.

Allah sabredenlerle beraberdir. (Bakara Suresi – 249)”
âyetine iman etmişlerdi.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem
nice savaşları sayı azlığına rağmen kazanmamış mıydı?
Bunu çok iyi bilen
ve Peygamber’in (Sallallahu aleyhi ve sellem) izinden giden Barbaros, tedbirli ve sabırlı hareket ediyordu.
Artık Barbaros’u zor bir seçim bekliyordu;
savunma mı yapmalı, yoksa karşı atağa mı geçmeliydi?
O gece sabaha kadar:
diye dua etmişti.
Daha sonra uykuya dalıp bir rüya gördü.
Hayrettin Paşa rüyasını kendisi şöyle anlatır:
“Denizde küçük balıklar vardı.

Bazılarının karnı yarıktı.

Sonra elime bir kağıt parçası tutuşturuldu.

Ben de kağıdı açıp baktım.

Gördüm ki beyaz kağıt üzerine yeşil hatla:

نَصْرٌ مِنَ اللّٰهِ وَفَتْحٌ قَرٖيبٌؕ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنٖينَ

diye yazılmış.

Bunu okuyup yüzüme gözüme sürdüm.

‘Sana hamd ve şükürler olsun ya Rabbi.’

diyerek uyandım.”
Barbaros Paşa rüyasındaki mesajı anlamıştı
Çünkü kağıtta bir ayet yazılıydı.
Ayette ise Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktaydı:
Allah’a şükrederek gördüğü rüyasının yorumuna göre hemen körfezden çıkma kararı almıştı.
Körfezinden tedbirsiz bir şekilde geçip bir plan üzere İnebahtı’ya saldırmaya niyetlenmişti.
Hayrettin Paşa dünyanın bu gafletinden yararlanıp
körfezden demir alarak karşılarına çıkıp ilk saldırıya başladı.
Ne olduğuna şaşıran ve sayıca az Osmanlı Kuvvetleri’nden
böylesine cesur bir saldırıyı beklemeyen Doria, ilk saldırıda ağır bir darbe almıştı.
Bu saldırıdan sonra 2 saate zor toparlanıp karşı atağa geçen Andrea Doria
Güneyden esen rüzgarın desteğiyle Barbaros’un üzerine savaş gemileriyle ilerlemeye başladı.
Her şey bir anda aleyhine dönen ve bundan endişelenen Barbaros Paşa
çaresiz kaldığı o anda belki de kimsenin aklına gelmeyecek bir şey yaptı.
Allah’a olan teslimi ve tevekkülüyle birçok savaştan galip ayrılan Barbaros Paşa
bu büyük savaştan da ancak Allah izin verirse galip ayrılacağını biliyordu.
Ellerini açtı ve dua etti.
Daha sonra tüm askerlerine kağıt getirmelerini emretti
ve kağıtlara kendi askerlerinin de maneviyatını yükseltmek için
Kur’ân’daki Şûrâ sûresinin 33. ve Ahzâb Sûresi’nin 9. ayetini yazdırarak
gemilerin sağ ve sol yanlarından denize bırakmalarını istedi.
(Şûrâ Sûresi-33)
(Ahzâb Sûresi- 9)
Allah Barbaros’un teslimiyetiyle yaptığı bu duasını kabul etti.
Rüzgar artık Güneyden esmiyordu.
Düşmanın ancak rüzgar olursa yelkenle hareket edebilen 140 kalyon gemisi hareketsiz kalmıştı.
Neler olduğunu anlamayan Andrea Doria çaresizce gemilerine top atışında bulunmasını emretti
ama Haçlılar’ın top atışları kısa kalıyordu.
Osmanlı’nın topları azdı fakat menzilleri düşmana göre uzundu.
Düşman menzilinin uzağında kalıp top atışlarıyla Haçlıları tarumar ediyorlardı
ve beklenen zafer Allah’ın izniyle gelmişti.
Düşmanın harp gemileri, savaş düzeni tamamen bozuluyordu
ve bu sonuçların ardından Andrea Doria da ilk fırsatla kaçmıştı.
Tarih 27 Eylül 1538 Cuma gününü gösteriyordu.
Hristiyan dünyası Preveze Deniz Muharebesi ile
Akdeniz’deki hakimiyetini kesin biçimde kaybetmişti.
Preveze Hristiyan Devletleri için olduğu kadar
Osmanlı’nın denizciği için de bir dönüm noktası olmuştu.
O zamana kadar bir kara devleti olan Osmanlı tam anlamıyla deniz siyasetinin içine de girmişti.
Kanuni Dönemi Osmanlı deniz gücünün
Akdeniz’de kendini hissettirecek bir seviyeye ulaştığı bir dönem olmuştu.
Bu savaştan sonra artık Akdeniz de “Türk Gölü” adıyla anılmaya başlamıştı.
Bunca başarıların ardından Barbaros Hayrettin Paşa 4 Temmuz 1546’da İstanbul’da vefat eder
ve Beşiktaş’taki türbesine defnedilir.
Günümüzde dahi sefere çıkan veya tatbikata giden Türk Gemileri bu türbenin önünden geçerken
Barbaros Hayrettin Paşa’yı top atışıyla veya özel bir selamla selamlarlar.
Allah ondan razı olsun.
Kazandığı üstün başarıları ardından Kanuni kendisine şöyle söylemişti:
“Bire Hayrettin!
Bir kulun ömrüne bu kadar az zamanda fütuhat düşmez. diyerek kendisini över ”
kendi adına yani Barbaros Hayrettin Paşa’yı anlatan bir kitap yazdırmasını ister.
Çoğunlukla onun denizlerde geçen yaşantısına baktığımızda
nice büyük zaferler elde ederken görürüz
ama hiçbir zaman gururlanmadan, büyüklenmeden hep Allah’a şükrederken buluruz.
Ders almamız gerek, tozlu raflarda unuttuğumuz bir diğer büyük isimlerden biriydi Barbaros.
Yaşadığı tüm zorluklara rağmen pes etmeyip bir Müslüman olarak İslâm için çalışıyor
ve her hareketinde de Allah’ın rızasını gözetiyordu.

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir